10 Nisan 2024 Çarşamba

19.01.24

 Biraz daha yaşlanmışsın bıraktığımdan beri

Beyazlamış ayak izlerin, kırışmış yolların hayatta

Yarısı geçilmiş bir ömrün kalan yarısında

            -biliyorum ister istemez

             farkındayım yaşamak ne

             giden zamandan arda kalmayacaksın sen de-

Her aklıma gelişinde geri dönüşsüzlüğü zamanın

Canıma biraz daha zor geliyor bu hayat

Bu bir zamanki sıcaklığın, kardan buz bir örtüye dönecek olması

Bilmek bunu

Bilerek ve umursamadığını sanarak yaşamak yine yıllarca

Her yılın sonunda eksilmiş umutlarla

Hesap soramadan ândan, kalandan


Araya giren onca uzaklıktan ve

    mecburiyetten de kırıldım

Her ayrılışımda, yeniden kavuşacak olmanın heyecanı

    ve kaygısı bıraktığını bulamamanın

2 Ekim 2023 Pazartesi

 olamadığım her şey benim düşmanım

canım acımıyormuş meğer 

şimdilik

bir aksilik çıkmazsa eğer acısın da istemem

ben bana yetiyorum ve üstüne bir de arda kalıyorum

çok şey olabiliyorum gerçeksiz bir ortamda

işin ucu yaşamağa gelince donakalıyorum

yıllarımı, olmadığım bir kişiyle mi saklamışım

saçmalamışım

akıp gittiler onlar, bense hâlâ burada

olamadığım her şey canımı sıkıyor

şimdi en baştan başlamam gerekecek her şeye

bakınıyorum etrafıma işime ne yarar

boşa çaba

uğraş nafile

kırıklık var biraz, yorgunluk

ağlamak da gelmiyor içimden

sürekli ses değiştiriyor içim

kendisi kararsız

ne olmak peşinde

ne de kalmak durağan

elden ne gelmekte konuşmakla yazmakla

içeri dışarı aynı

oynamaya devam daha bir süre bu oyunu

16 Eylül 2023 Cumartesi

 olmadığım her yer

                      olamadığım her şey

biraz daha mutsuzum

yarınıma bir karanlık bulaşıyor gözlerimin karalığından

acıyor mu canım

yanmakta mı içim

yoksa ben miyim bu hastalığa sebep

ben miyim körlüğüme yolu açan

saklı defterlerimde yırtık sayfalar

                    ve üstü karalı hatıralar

elbet bir gün yanacaklar

yakındır

kanatılacak yaralarım var

                    zamanın ilmek ilmek açtığı




beni bu imkansızlık öldürecek


11 Eylül 2023 Pazartesi

kapkara bulutlar ağıyor göğüme güngözü aydınlıkta
                kanatları zifirden bir baykuş telaşsızlığıyla
bahar terk ediyor, kalır sanmıştım biraz daha
    can vermek için erken, dinlemedi beni
elleri ellerimden yavaşça kayıp gidiyor
                tutmak için acizim, çekilmiş içimden tüm yaşamak hevesleri
gözlerimde aydınlıksızlığın uğursuz hâli


9 Eylül 2023 Cumartesi

 bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacak

şimdi aynı göğe bakıp farklı duygulara dönüşen iki yabancı parçasıyız yeryüzünün

şimdi hem senden hem de benden anılar eksilmekte


26 Ağustos 2023 Cumartesi

 evet, sana bakınca 

olmalı diyorum

bu evrende bir sınır olmalı

bu kadar sıcak olmamalı ve

çünkü şu gözler birer buz parçası

içimi soğuk soğuk yakan

insan alev alevsiz de yanarmış

bak yanmaktayım

ve evet

yola girmişim onca zaman

bir işime yaramamış böyle usturup

ve aman dilenmiş bir ah'ım kalmış

vahlarıma yanarım

-soğuklardan aman-

sen şimdi

sen

elinde elim olsa

bu kürenin ısınması

ve 

parçalanması zamanın ucu bucaksız an-

larda

aklım karışık biraz

parça parça

sana olan aşkımdan azade

bir tek sen

sen

yalnız sen 

ve

senden olma aşkın 

ve

seninle geçen zaman

bir tek bunlar

bir parça tek

bir arada ve 

bir tamam

2 Ağustos 2023 Çarşamba

boşlukta bir bulut süzülüyor

alıp götürmüyor içimdekileri

içimdekileri tanımlamak na'mümkün

her işin başlangıcı bir ayrılık olmalı diyorum

insanın yaşaması ölümle mümkün

ölmeyen düşüncelerim tercümansız ilerlememekteler

istemekteler ki

terk-i dünya için

anlaşılmak

ama anlaşılmak tek başınayken çok zor

insan kendine bile yalancı olmuşsa ve hele gözlerine hayatın buhranları dolmuşsa

tanıyamaz karşıdan gelen kıt kanaat anlayışı

geçerken yanından bir hışım -ağız türküsüz-

tutup dirseğin içe bükülen yerinden, diyemez

hoop hemşe'rim

nereye selamsız

çok mu uzak kaldık, böyle yaban's'ılaştık

yürüyüp ve eş zamanlı olarak yitip gidiyor bir aydınlık

elleri sağına soluna düşmüş -naçar- ama boş değil

bir yığın anlaşılamayışlıkla birlikte

hayat bataklarından birinde kurtulur o taşıdığı türlü efkar cesetlerinden

elleri daha da boş kalır, aşar bulutları ağar başka dizelere kavrayışsız

aklından geçerken iki güzel söz 

ilham diye bu yılgınlık kiracı olur

beklersin sendeki boşluğa karşılık bir şeylerle içini doldurmasını

beklersin

beklemek, yorar insanı

ve hele en çok da göz kapaklarını

kapanır git gide

kararır en tepede bile güneş

bile ay

birer birer düşer yıldızlar

toplamaya zamanın ve takatin olmaz

kavraması çok nazik bu esrarlı elin

uykuya benzer bir ölüm mü derler

bulutlar karanlığı sevmez

kaplarlar boğanak boğanak göğü 

kara kara bulutlar karanlığa şimşekle çare bulur

gözlerim hiç zifiri karanlıkta kalmadı

ama zihnim

8 Ocak 2023 Pazar

 Umarım bizi güneş battı diye çağırmazlar hiç

Biz eve güneşi uyutup öyle gidelim huzurla

Bilmeyelim acının renklerini, öğrenmeyelim 

canımız acır, çocuğuz daha




Korkuyorum

karanlık gecelerden geçecek yolumuz 

İpler var sağa sola dağılmış uçları açık

Alsam tutsam birini, çeksem 

gerisi karmakarışık 


20 Aralık 2022 Salı

Sende yüzyıllar geçmiş bir aşkın ısrarı var

Aklımı çelmeye çalışıyor bir yalancı bahar

18 Aralık 2022 Pazar

 tüm kırılmışlığımla bir şehrin ucundayım

bir şehrin ışığındayım

bedenim çın çın öten şişeler, aklımdan deniz günlerinden ve eski sevdalardan kalma ilhamlarla

adımlarımdan hızlı akan gölgelerim başımda bir bulut, bir duman, tarihi ötesinden bir canavar

aksimin kırık izleri, su dolmuş bir yol çukurunda ihtiyar bir hayâl

binlerce bulut akmıştır göğümden, hepsi elimden kaçan

binlerce olasılığı ceplerime doldurmuşumdur

ceplerime olasılıklar doldurduğumu unutup ceketsiz yatmışımdır kaç zaman

bedenimde şehrin ışıkları

çın çın akisler yansır ışığı bin parçaya kırılmış ufuklarımdan

ufuklarımdan bir güneş başını kaldırır

selam verecek 'ben'i arar

bedenim bir çın çın küfesi

aklımda oturduğum masalar

aklımda elimden kayanlar

aklımda kurtarışlarım dünyayı

aklımda hayâl

ah! parmak uçlarımda kopan bu tufan

aklımda bin parça şehir

şehirde parçalanan yaşamlar

parçalanan tanıdık bir hayat

bir yanım kırılmış

izlerime su dolmuş

attığım adımda tüm yollar

şehrin ışıkları, çın çın ses

bir bardağa doldursam

8 Aralık 2022 Perşembe

 Yüzünde asırlık bir korkunun çarpık gülüşü

donmuş hayat belirtisiz

soğuk bir toprak parçasında ıssız 

Bedenim 

tüm belirtilerini kaybediyor yaşamanın

Toprak hamile 

beni yutup sonsuzluğuna (sonsuzluğunu doyuracak), doğuracak yarım kalmış hayâllerimi 

Yer ile gök arasında sesler 

Benden geçmiş artık umursamak, umuruna almak, aldanmak riyalara ve eşyalara 

Soğukluğuna batıyorum toprağın, benden geriye kalan derin bir acı 

Zaman buna çare olmayacak 

Çarpık gülüşünde hayaletim dolaşacak

ve o asırlık insan korkusu sinsi bir yılan 

Ben ektim onu toprağıma, senin gülüşlerinde yaşayacak 




-Bir

 uçurumun kenarında-



Mevsimler hep kıştır artık

Her başlangıçta takatsizsin, bir ân önce son gelsin istersin

Bulanıktır yaşamak, eziyet

Damla damla eksik bırakır

Geriye dönmek arzusuna yenilirken, aynı zamanda hayatın geri dönüşsüzlüğüne de yenildin

Zaman, bir ölü bıraktı gülüşüne

Gülüşünde hayatın ağır yarası

Mevsim hep kış

Gülüşün, bir ömrün sonunda dondu kaldı


06.12

24 Kasım 2022 Perşembe

 İçimden taşan yalnızlığım ellerimden dökülüyor

Güzel sözler biriktirdim çokça

Meğer delikmiş içim

Hepsi akıp gitmiş uzun yıllar boyunca

ben uzun bir hayat bekler

Şimdi kısa bir ânın tutsağı olmak niyetim

Yaşadığım her ânı cebimde taşımak istiyorum

Öfkeliyim

elimden alınan zamanlarım için

ve öfkeliyim zamanlarımı tekrar alamadığım için

alamayacağım için

Dönüyorum yine hep başa

Birkaç sözü koyduktan sonra kenara 

19 Kasım 2022 Cumartesi

20 Haziran 2022 Pazartesi

 her şey uzaktan güzel

yüzün uzaktan, gülüşün uzaktan.

yakınındayım işte tam şu ân

aramızda yıllar sürecek yollar olsa çok daha güzel olacaktı yüzün

sesinde yollardan uzak kalmışlığın tınısı var 

uzak diyarlardan vuran yankılar

aksi kırık aynalarda bir belirsizlik var

hayatımdan izlerin geçiyor kanata kanata bir kabuk yarasını

sana dairlikleri bir kuyuya bırakıp ilerlemek geçiyor içimden

ne çare ki her yerimdesin, her yanımda ve her yaramdasın



30 Aralık 2021 Perşembe

 başladı

içimde telaş

yetişmeye çalışmaktan yorgun düşmüşüm 

düşlerimde çatlamış aynalar 

çatık kaşlarım 

gözlerim belirsiz ve gök kurşunî

dağlar şimdi sivrilmekte

kalbimde çatallaşan bu acı

-su damlacıkları oynaşmakta

düşlerimde çatlamış aynaların kırıklarıyla

yüzüm bin parça / biri sen-

kalbimde çatallaşan bu acı 

aynalardaki çatlakları arttırmakta

çatlakların ardında bir yüz, bir söz

düşüm düşüm düşlediğim bir göz 

gözdeki yansıma gök kurşunî 


içimde telaş

yorgun düşmüş başım

geriye kalan parçalardan -sen hariç- dokuz yüz ve doksan dokuz

gözlerim uykusuzluk arsızı, geceler uyku hırsızı

uğraşsam da ne kadar, boşuna

çın çın sesler uğuldamakta

bu yorgun düşmüş başımda

bir aksi yok bu sesin, bir cevap vereni yok

ses -çın çın- bir yüz yıllık zaman 

    görmeyeli yüzünü


içimde telaş 

dolmuş içeri bir buhran soğuk

uykusuz gecelerden dürterdurur

yaklaşmakta karanlık 

aramız yüzyıllık zaman 


27 Aralık 2021 Pazartesi

Kaldı içimde kırılmış bir ay parçası

tam koşarken dolunaya 

Hüznüme denk geldi sanırım

Bilincimi kıramadım, içimi parçaladım

Aklıma takılanlar belli belirsiz uçuşuyor

şimdi yerçekimsiz

Sığmazlar bir süre sonra, sonra başlar bir yaranın kaşıntısı

Aklıma geldikçe kızarır yanaklarım

Sıcak basar sonsuzluğun ortasındaki bir noktadan 

Aklım kırık, kırık aklımda kırılmış düşünceler 

Darmadağın bir dağın yamacı karşımda

Gücüm olsa tırmanırım

Tırnaklarımda kırılmış bir ayın

koşarken tam dolunaya 

olağanca ağırlığı 

18 Ekim 2021 Pazartesi

 Gülüşlerini görünce gülüşlerim geliyor aklıma

Dudaklarının göğ kadar, afak kadar sonsuz uzayışı

'uzayışmak' 

yani sonsuz olup her yere bulaşmak biraz 

Biraz kendinden parçalar bırakmak ve biraz o olmak 

Yüzündeki bu sonsuz ince çizgide ırmaklar çağlıyor

Bir damla su oluyorum 

Elimden tutup çekiyor, çıkarıyorsun beni kendine

Yıllar geçiyor yağmur damlaları kadar

Ansızın büyüyüyorum ellerindeyken ellerim

Gülüşlerim gülüşlerine bulanıyor

Her yerime bulaşıyor ellerin

Aklıma gelen, başıma geliyor

İnce, sonsuz çizgilerde yuva kuruyorum

 hiç 

aynı sayfada değiliz senle

olamadık 

olamayacağız da

gün gelir diye ne çok umudu taşıdık, yığdık

bir güneşi devirip şu sayfalara

aklı kenara bırakıp 

sayfa sayfa olurken hayatlarımız

umut dedik, unutmayı denedik 

denemenin yanılgılarını da denedik bilmeden

'tekrarlarını tekrarı' olduk bir süre sonra

güneş soğudu ve karanlık sırtını döndü ay

biz umutları yığdık sayfalara

aynı sayfada buluşmanın umutlarını

bir gün

dedik 

bir gün nihayet gerçek olacak 

eşkâlimiz aynı sayfada bir olup da 'bir' yer kaplayacak

olmadı 

hiç 

aynı sayfada değiliz senle

bir iz olmak istediğimiz sayfalarda

şimdi

umutlarımız kararmakta

11 Ekim 2021 Pazartesi

Hava soğuk

sen de küçük olmalısın

Omuzlarındaki kar tanesi değil, katar katar yük

Kulakların çınlıyor şimdi:

sakın başını eğme!

Oysa yıllardır bükük

kamburadurmuş sırtında birkaç damla ter

Hava soğuk

Ağlayacağın kuytu köşeler gözünün önünden geçiyor

yaşamak istediğin hayatı, bu sabah -yine- bir çanak çorba ve iki dilim ekmeğin borcunu verirken bıraktın

hava soğuk, sen de küçük olmalısın

Bakışından belli

elinin titreyişinden

elinin daha bu yaşta

tipi görmüş körpe fidan gibi titreyişinden

Şimdi kan, yine tere batacak

En acı yerinden -o körpe düşlerin- gece boyu kanayacak

Sabah olup uykuyu güne devirdiğinde

ılık ılık akacak içine 

ve ömür boyu

-o körpe düşlerin- 

tam da kuruduğu yerinden

ömür boyu kanayacak. 

4 Eylül 2021 Cumartesi

 Kapıyı açıp evine girdi. Yıllar geçti bu kapıyı ilk açtığı zamanın üzerinden. İyi ya da kötü olarak adlandırmıyordu günlerini. Sevdiği günler ve sevmediği günler vardı onun için. Bugün sevmediği bir gündü. Akşama kadar bu günü 'sevdiklerim' arasına katacağını düşünüyordu. Anlamadığı bir ânda tüm bunun değişmesi. Bir ân yalnız, ân. Uzağı sevmiyordu.

diye düşündü ve attı yatağa kendini tıpkı bu yazık sözler gibi. Anlamını anlamaya çalışmadan ve iradesine sahipliğe çalışmadan. Bir sırasını bulup sapacağı yolları tahayyüle başladı. Nafile.

Sevmemişti günü, getirdiği hüznü.

Geçeceği çok yol var. Başından beri sabretmeyi de bilmedi. Sabretse ne vardı?

Korkusunu ele verdi elinden, çıkaramadı içinden.

Portakal ağacında bir pınar akıyor

ta başından köprünün

ayakları ıslak

uzakları çığırır şarkısı ağzında

bulutunu göğe verdi

içinin göğü

eritti zamanı parlak avucunda

ağlamaklı hâli ağlamaklı

dilinde acılığı

anladı bu dünyanın tadı

balında gün olan 

başında ve içinde

bitkin bir hâl 

taşımaktan bir yarayı



2 Eylül 2021 Perşembe

Dindi yağmur 

Az sonra güneş açar, çıkarır başını buluttan

Şu dünyada 

bir ölüm bir de ölümden korkmaktan

başka çözümsüzlük mü var

Ya güleceksin her şeye rağmen 

bileceksin hayatın duraksız bir zemheri olduğunu

ve

Bileceksin umudu cebine koymazsan

titreyeceksin durduğun her ân

 

Karanlık başlar yağmur 

Çağlar ölümler her yandan

Sudur yaşamak, sudur hayat

tutamazsın 

kayar gider avucundan


Hayatı tanıdım tadından ve yasından 

19 Nisan 2021 Pazartesi

Bulutlu, kapkara bir gecede
-ki karanlık, çirkinliklerle birlikte güzellikleri de örter
ki senin en umarsız ânında bu karanlık, seni daha da dibe iter-
ben diyorum ki gel öyle olma.
Beynini karartan
şu, gece gökten de kara düşünceleri
bo
ğ at güneşte,
içinin güne
şinde.
Parçala bulutları,
sana dü
şman olan, sana hainlik eden ve seni tüm hayat güzelliklerine kör eden bulutları.
Sana güzellik vadedildi.
Vadolunanı çekip çıkarmak bu gökten,
senin bile
ğinin, yüreğinin işi.

15 Nisan 2021 Perşembe

-gecikmeli

    ankara

       treniyle

          gelen 

             kadın- 

bozuldu hayatın

   ritmik düzeni

kadın öldürdü

ölüm, zevkti

zevk, kadın

kadın

             -ın gelmeyişi

adamın 'gelir diye bekleyişi- 

öldürdü adamı

tabandan aktı aşağı, kinin tavanına tüm zaman

   bozuldu binanın şekli

-kara kediyi besleyen bozuldu

kara kediyi besleyen, besleyemiyor artık kediyi

kara kedi beslenemiyor-

   tadı kalmadı hayatın

düzen bozuldu

   adam, kadının hayaliyle

kadını cisimleştirdiği odada

-ölümün- zevkiyle boğuldu

    Soramadığını, anlatamadığını

yavaş yavaş biriktirmenin

yıllık, on yıllık, yüz yıllık

uzaktaki ağırlığı

   Bir tel daha koptu işte

Dün bir tel daha kopmuştu 

yarın bir tel daha kopacak

   Soramadığı, anlatamadığı

her şey için -bir tel kopsa-

   canı çok acıyacak

8 Nisan 2021 Perşembe

Yağmur yağsa
arınsa ruhum tüm kötülerden
Yaza
bir başıma
kedersiz girsem
Yalnızlık bu
Sevdiğim yalnızlık
Güneşi bulursam bulut aklıma gelmez
ancak yağmuru özlediğimde gelir aklıma

4 Şubat 2021 Perşembe

28 Ocak 2021 Perşembe

Bulutlar ciğerlerini sökmüşçesine döküyorlardı yağmurları. Uzun zamandır böylesi sağanak görmemiş, bu şaşkınlığı onu camın önüne yapıştırmış ve neredeyse bir çocuğun ilk kez görüp de beğendiği bir oyuncağa bakarken yaptığı gibi ağzı açık kalmıştı. İçinde karmaşık  duygular ordan oraya zıplıyordu. Ne yapacağını kestiremediğinin farkındaydı ancak yağmurun verdiği şaşkınlık bu farkındalığını bastırıyordu.

Karanlık bastığında yorulmuş olduğunu anladı. Tüm bu koşuşturma kesik kesik sızlar bırakmıştı artlarından. Bunları hafif hafif duruyor, pek de şikayet etmiyordu. Çünkü biliyordu ki bu dünya daha nice acıları barındırıyordu ceketinin ceplerinde. Birkaç acı yaşamış biri olarak uzunca zamandır bu vücut tepkilerini görmezden gelmeye alışmıştı, onların önceki hayatındaki acılarla kıyaslamıyordu bile. Bir bakıma bu kıyaslamama durumu, 'önceki' dediği her şeyi unutmak istemekten ileri geliyordu. Güneş doğarken gece nasıl akıp gidiyorsa bu acılar da akıp girmişti. Çoğu yapışkandı, inatçı ve çıkmaz lekelerdi. Didinmişti onları çıkarmak için. Hatta tırnaklarıyla kazınmıştı biraz olsun hayatında ışık tutabilmek için. Sanıyordu ki başarmıştı da. Ancak ne zaman yağmur yağsa hele böylesi göğün sel olduğu zamanlar, hep böyle mahzun ve dalgın kalakalırdı o camın önünde. Sanki seyir vardı camda görünenin ötesinde. Yağmurun perdesindeki şekiller onu, hatırlamak istemeye istemeye hatırlamadığı zamanlara götürür, bir süre o zaman kutusunun içine tıkar, çıkmasına izin vermez ancak nihayet yağmurun zayıflamasıyla o şekillerin de gücü tükenir ve kendini sokağa zor atardı.

Bazen böylesi dalgın olduğu zamanlar yazardı birkaç kalem ne gelirse aklına. Kaldı ki aklına gelenler de dalgın şeylerdi: oltasını denizde unutmuş bir adam, yaprağı kışın ortasında bile dalında duran bir ağaç, ölürken gözlerini kapamayan bir beden.. Karanlıktı içi biliyordu. Ancak ne denerse denesin bu karanlığı içinden çıkaramıyor ya da yazmaktan kendini almıyordu. Ve bir kusuru da hep geçmiş zaman kipiyle yazıyordu. Bunun açıklaması da basit, çünkü o hep geçmişte yaşıyordu. 

12 Aralık 2020 Cumartesi

    Trenden inmiş yürüyordu. Elinde ufak bir çanta. İçi, sanki yıllardır giyilmeyen bir dolu giysiydi. Yıllarca sokaklarını aşındırdığı bu sokaklar, birer yabancı yüz gibi ona sırtlarını dönmüşlerdi. Onlar da... Son birkaç yılı, belirsiz kalem çiziği gibi silikti. Ve yine buradaydı. Onca yaşanmamışlıklara, kavgalara, sonu 'keşke'lerle biten cümlelere rağmen. Yüreği artık o keskin inadı duymuyordu. Yaşlanmıştı ve yorulmuştu ruhu da bedeni gibi.
    Adımları birbirini kovalaya kovalaya geldiler yine -kürkçü dükkanına-. Kulağında bir söz:
            - onca hatırayı toplamak zor olacak.
    Zor olmuş muydu sahiden? Yoksa içinde büyüyen o kaçma isteği her şeyi engelleyip de içinin tek sahibi mi olmuştu? Boynunu eğip bu hisse çekip gitmiş, yıllardır hatrında olan bu söze ihanet etmişti. Ne önemi vardı şu ândan itibaren...
    Açtı kapıyı girdi. Beklediği o yılların yabancılaşmasını duymadı. Ne garip. Bunu bekliyordu aslında. Kapılardan, yerden, her yerden ses geliyordu. Bir çığlık. Kara ve kısa. Bir koşuşturma. Bir silah patlaması. Oysa o, odayı dört köşe kaplayan -kara- kanın yalnız, kapı eşiğine ancak ulaşabilmiş sıska kısmını görmüştü. Kehaneti gerçekleşmişti işte. Yıllardır ölü olan, nefes alan, zorakî gülen ve çoğu gözleri uzaklara ulaşmak isteğiyle dolan ..o... artık resmî belgelere de ölü olarak yazılacaktı.
    Bir hafta dayanabilmişti bu ağırlığa. Ölünün soğukluğu ertesi gün toprağa karıştığında, onun yeryüzündeki son ânının ardından içinde bir ferahlık duymuştu. Vücudunu yıllardır aşağı çeken bir kayadan, yüreğini acıta acıta sıkan bir mengeneden kurtarmış gibi bir ruh ferahlaması...
    Bir hafta sonra gece sabaha kavuşmadan bir ufarak çanta alıp çıkmıştı buradan, bir anlamı kalmayan bu yerden. Ancak yine de bir terk edişle çıkamamıştı. Ne kadar çok istese de bunu. Bir gün döneceğini biliyordu. Belki bilmiyordu da seziyordu bunu. Nitekim olmuştu işte. Buradaydı. Geçip giden onca senenin ne önemi vardı artık.

19.01.24