kalbim kaşınıyor
uzandım, sol mememden aşağı kaşıdım şöyle bir
ama ne mümkün ki o kaşıntı
geçmedi
düşündüm neden geçmedi
daha da kaşıdım
inat ettim... daha da
sol yanım epey kızarık şimdi
kalbim kaşınıyor
etimde açılacak yaraların habercisi
yarıldı gece ortadan ikiye
-ki bilirsin, ortadan yarılmaların sonucu hep iki olur-
ne ay ne yıldız
ne karanlığıma ne korkularıma çare olmadı
adım adım sayıklarken ismini
kalbim kaşındı.
kaşıdım
adın çıktı hüzne
battım biraz daha gecenin karanlığına
ay elimden tutmadı
yıldızlar uzak ihtimâl
âh şimâlden esen rüzgâr
uzun zamanlar harelendi senden ayrı.
kımıldadıkça
kalbim kaşındı
ne garpta ne cenupta
kurumuş dallara renk gelmedi
-sen-
canevimden çıktığından beri
az kaldı şafak söke
ben elimde bir tırmık
kanata kanata kabuktan bir yarayı
aldım başımı senden âzâde çatlayan ellerimden tellere, saçlarından gördüğüm beliklere özenerek
dert ördüm ilmek ilmek
çıkamam
beni girdaplarcasına
içinden
bu işin
arıymışım bir.
dikenden medet ummuşum
esmer akşamüstlerinde kendime zehirden bir
sofra kurmuşum
kaşındı kalbim bir zamanlar bir zaman -ölçmediğimden süreyi malum-
kızardı güneş sol mememden aşağı kaynar sulardan ırak
yandı kandiller, hayâdan kurak kalmışlığın gölgesinde
kalbim kaşındı
kelimelerin ilk anlamlarından yola çıkarken -sonlu çağrışımlar içinde kıvranmak kaydıyla-
limanlar arası
ya da
limonlar arası
boca ettim geceye şimâle batmış kutbun yıldızını
kutuplardan şimdi ekşi sular akar
dünyanın tam da burasında
kösteksiz saatler durur ve kutuplaşmış ayılar bana bakar
-on dört bin kilometredir bu bakışın mesafesi-
kutuplardan şimdi ekşi sular akar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder