Kapıyı açıp evine girdi. Yıllar geçti bu kapıyı ilk açtığı zamanın üzerinden. İyi ya da kötü olarak adlandırmıyordu günlerini. Sevdiği günler ve sevmediği günler vardı onun için. Bugün sevmediği bir gündü. Akşama kadar bu günü 'sevdiklerim' arasına katacağını düşünüyordu. Anlamadığı bir ânda tüm bunun değişmesi. Bir ân yalnız, ân. Uzağı sevmiyordu.
diye düşündü ve attı yatağa kendini tıpkı bu yazık sözler gibi. Anlamını anlamaya çalışmadan ve iradesine sahipliğe çalışmadan. Bir sırasını bulup sapacağı yolları tahayyüle başladı. Nafile.
Sevmemişti günü, getirdiği hüznü.
Geçeceği çok yol var. Başından beri sabretmeyi de bilmedi. Sabretse ne vardı?
Korkusunu ele verdi elinden, çıkaramadı içinden.
Portakal ağacında bir pınar akıyor
ta başından köprünün
ayakları ıslak
uzakları çığırır şarkısı ağzında
bulutunu göğe verdi
içinin göğü
eritti zamanı parlak avucunda
ağlamaklı hâli ağlamaklı
dilinde acılığı
anladı bu dünyanın tadı
balında gün olan
başında ve içinde
bitkin bir hâl
taşımaktan bir yarayı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder